Kanser hem dünyada hem de ülkemizde sebebi bilinen ölümler
sıralamasında kardiyovasküler hastalıklardan sonra ikinci ölüm sebebi
olması açısından önemli bir toplum sağlığı problemidir. Özellikle ortaya
çıkışının önlenebildiği, taramalarla ölümün yok edilebildiği ve
erken
teşhis edildiğinde tedavinin yaşam kalitesine çok şey katabildiği kanser
türlerini göz önüne alırsak korunmanın önemi artmaktadır.
Dünyada her yıl 14 milyon kişinin yakalandığı ve 8,2 milyon kişinin
ölümüne sebep olan kanser; yaş, cinsiyet, dil, din, ırk ayırımı
yapmaksızın
tüm insanları etkilemektedir. Kanserde benzer seyir devam
ettiği takdirde, 2030 yılında 22 milyon yeni vaka ortaya çıkması
beklenmektedir.
Ülkemizde ki en son resmi rakamlar değerlendirildiğinde bir yıl
içerisinde yaklaşık 96.200 erkek ve 67.200 kadının kanser teşhisi aldığı
tahmin edilmektedir. Son 5 yıl verileri değerlendirildiğinde; kanser
sıklığında herhangi bir artış ya da azalış olmadığı söylenebilir.
Türkiye’de görülmekte olan kanserin sıklığı Avrupa Birliği ülkeleri ve
Amerika gibi gelişmişlik düzeyi yüksek olan ülkelere göre daha düşüktür.
Bireyler ve toplumlar, yaygın kanser türlerinin en az üçte birinin daha
sağlıklı bir beslenme biçiminin seçilmesi, tütün ürünlerinden uzak
durulması, fiziksel aktivitenin arttırılması ve alkol kullanımının
azaltılması ile önlenebileceği konusunda bilgilendirilmelidir. Ayrıca
ultraviyole radyasyondan korunma, mesleksel ve çevresel maruziyetlerin
önüne geçilmesi ile kanser yükü daha da aza indirgenecektir.
Dünyada ve Türkiye’de kanserin önemli bir kısmı önlenebilen
kanserlerdir. Özellikle ülke verilerimiz değerlendirildiğinde tütün ve
obezite
ile mücadele programımız kanser kontrolünün en önemli
yapıtaşlarını oluşturmaktadır. Hiç kuşkusuz ki kanser tedavi üzerine
yapılan
yatırımlar ile değil, ancak önleme ve erken teşhis üzerine
yöneltilen eylem planları ile kontrol altına alınabilir. Bunlarla
beraber alkol ile
mücadele, fiziksel aktivetinin arttırılması, tuzun
kısıtlı kullanılması, enfeksiyon ajanları ile mücadele de çok önemli
unsurlardır.
Kanser kontrolünde en önemli yapıtaşı elinizde doğru, tam ve güvenilir
veri olmasıdır. Dünya nüfusunun aktif kanser kayıtçılığı açısından
sadece %8’i takip edilirken, 2014 yılında 81 ilimizde de aktif kanser
kayıt merkezi hizmetleri başlamış ve kanser kayıtçılığında %100 kapsama
oranına ulaşılmıştır.
Kanser türlerinin uyarılarını erken keşfetmek, bulgularını araştırmak
ve ileri tetkik için hastaların sevk edilmesi erken tanı şansını
arttırmaktadır.
Bu nedenle, kanserde erken tanı programları toplumun,
sağlık çalışanlarının ve politika oluşturucularının bilgisini arttırmayı
hedeflemeli, erken
tanı olanakları hakkındaki farkındalığı
arttırmalıdır. Ülkemizde meme, kalın bağırsak ve rahim ağzı kanserleri
için toplumun kaynaklarına ve hastalık
yüküne uygun olarak tarama
programları yürütülmektedir.
Toplum tabanlı kanser taramalarına yönelik, ülke genelinde Kanser Erken
Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri (KETEM) kurulmuş olup hâlihazırda
ülkemizde 33’ü mobil olmak üzere 199 adet KETEM mevcuttur. Yeni
KETEM’ler olabildiğince hastane dışında ulaşımı daha kolay Sağlıklı
Yaşam Merkezi
şeklinde planlanmakta olup tarama oranlarımız yeni açılan
KETEM’lerle birlikte giderek artmaktadır.
Kanser taramaları uluslararası standartlarda yürütülmekte; rahim ağzı
kanseri uluslararası kanser tarama rehberlerinde de yer alan HPV-DNA
testi ile
taranmaktadır. Smear ile tarama sonucu pozitif saptanan
100.000 olgudan sadece 4’ünde kanser tespit edilirken, şu an HPV testi
pozitif olan 100.000 olguda
400 kanser öncülü lezyon ve 45 kanser
yakalanmaktadır. Ayrıca tespit edilen kanser olgularının %90’dan fazlası
1. evre olup yılda yüzlerce kadının hayatı kurtulmaktadır
Bilimsel avantajının yanı sıra HPV DNA testleri merkezi laboratuarlarda
analiz edilerek sonuçlar en geç 10 iş günü içerisinde vatandaşımıza
iletilmektedir.
Tarama mamografileri de Avrupa Birliği standartlarında
kurulmuş olan ulusal raporlama merkezinde değerlendirilmekte ve her iki
tarama testinin de sonuçlarına
vatandaşlarımız internetten
ulaşabilmektedirler. Mamografi raporlama merkezinin kurulması sonrasında
1. Basamaktan 2. ve 3. Basamağa sevk oranları yüzde 70 ‘den yüzde 7’ye
düşmüştür.